2 Haziran 2014 Pazartesi

PROTEiN VE VEGAN BESLENMEK



Alkali vegan beslenme tarzı insan sağlığı için gerekli tüm proteini karşılamaktadır. Bir çok kurum ve kuruşlar alkali vegan stilinin sağlığa geniş faydaları üzerinde hemfikir iken protein kelimesi her nedense kafamızda kalmakta, çünkü hayvansal ürün üreten ve satan endüstri her zaman insanları en iyi proteine sahip oldukları konusunda yönlendirmektedir ki; bu varsayım yanlış ve tehlikelidir.

Kaslarımız ve tırnaklarımız arasındaki fark gibi proteinler de birbirlerinden farklıdır. Bunun nedeni bir alfabedeki harflerin bileşimlerinin pek çok kelime yaratabilmesine benzer olarak 20 farklı aminoasidin kombinasyonlarının farklı proteinler yaratabilmesidir. Önemli olan kısım bu esansiyel aminoasitlerin 10 kadarı vücut metabolizmamız tarafından üretilebilirken diğer yarısının üretilememesi ve dışarıdan alınmasının gerekliğidir.

Bir bebek için anne sütündeki protein sağlıklı ve güçlü olması için yeterlidir. Katı beslenmeye geçtiğimiz andan itibaren de hayvansal-olmayan besinlerdeki protein onun yerini tutmaya yetecek seviyedir çünkü aldığımız kalorinin sadece % 10’ unun proteinlerden gelmesi idealdir. Günlük protein alım tavsiyesi ise kilogram başına 0.8 gr. olarak belirlenmiştir.

Kas yapmak için proteine yükleneceğini düşünen kişilerin bilmesi gereken kasların proteinden değil kandan oluştuğu ve sağlıklı kan üretimi için de yeşil meyve ve sebzelerden gelen klorofil ile poliunsatüre yağ, alkali su ve işlenmemiş alkalize edici mineral tuzlar gerektiğidir.

Vegan beslenmenin tam tersini düşündüğümüzde, yani çok fazla hayvansal protein tükettiğimizde beyin, meme, karaciğer, böbrek ve safra kesesi problemleri ile bazı kanserlere davetiye çıkartırız. Bunun nedeni ise hayvan etinden gelen nitrik, ürik, sülfirik ve fosforik asitlerin bağırsaklar, akciğerler, böbrekler ve cildimiz yolu ile yeterli oranda atılamamasından kaynaklanmaktadır.

Hayvansal-olmayan ana protein kaynaklarından bazı örnekler vermemiz gerekirse sayacaklarımız şunlardır;

1. Sebzelerden gelenler : Enginar, pancar, brokoli, brüksel lahanası, lahana, karnabahar, patlıcan, bezelye, yeşil biber, kale, kıvırcık salata, hardal otu, soğanlar, kırmızı patates (amerikan patatesi), ıspanak, şalgam yeşili, su teresi, yams kökü ve kabaktır.

2. Bakliyat kökenliler : Nohut, barbunya, lima fasulyesi, küçük beyaz (navy) fasulye, soya fasulyesi, mercimek ve kırık bezelyedir.

3. Tahıl kökenliler : Arpa, esmer (kahverengi) pirinç, karabuğday, darı (akdarı), kinoa, çavdar, ruşeymi, buğday ve hintprincidir.

4. Meyvelerdeki kaynaklar : Avokado, greyfurt, salatalık, limon, lime ve domatestir.

5. Çimlerden gelenler : Kamut, lemongrass ve diğer çimlerdir.

6. Çekirdek ve kabuklu yemişlere örnekler : Badem, fındık, kendir/kenevir tohumu, chia, kabak çekirdeği, susam, ay çekirdeği ve cevizdir.

Soya filizi ve kendir filizinde bulunan protein çok besleyici, kolay sindirilebilen ve glüten içermeyen bir protein olarak karşımıza çıkar. Her 100 gramda 35-40 gram proteine ve dengeli bir aminoasit yapısına sahiptir. En ideal oranda omega 3/6 yağ asitleri de barındıran bu filizler unsatüre/satüre yağ yüzdeleri, antioksidan kalitesi ve geniş vitamin/mineral yelpazesi ile ilk tercihlerimiz arasında olmalıdırlar. Yukarıda belirttiğimiz yeşil sebzelerinde kimi zaman % 70 lere varan oranda protein içerdiği de unutulmamalıdır.

Zindelikler dileriz…