30 Ekim 2013 Çarşamba

ÇiĞ BESLENMEDE ENZiMLERiN ÖNEMi; YAŞLANMA SÜRECi VE GERÇEK SAĞLIK



Canlı besin, Raw Food – Çiğ Beslenme tarzının en eşsiz yanı sunduğu enzim içeriğidir. Enzimler sadece; en fazla 48⁰C ye kadar ısıtılmış besinler ile düşük ısılarda dehidre edilerek kurutulan besinlerde bulunmaktadırlar. Enzimler özellikle çiğ bitki formlarından elde edildiğinde değerlidirler çünkü bitkisel enzimler vücudun pH (asit-alkali) dengesini harekete geçirme özelliği taşırlar.

Enzimler katalizör görevi üstlenen dönüşebilir öğelerdir. Fiziksel anlamda sindirim uyuşukluğunun üstesinen gelirken, ruhsal anlamda ise hayatın monotonluğu ve gerilemeleri ile baş edebilirler.

Enzimler küçük proteinlerdir. Bazı beslenme uzmanları yanlış bir inanış ile enzimlerin mide asidi ile hasar gördüğünü belirtse de aslında proteinlerin mide hidroklorik asidi ile parçalanması mümkün değildir. Enzimler – özellikle bitkisel olanlar – bağırsaklarımıza kadar yol alır ve vücut dokularımız tarafından absorbe edilirler.

En yüksek enzimatik aktiviteye sahip olan bölge bir çocuğun ağız içidir. Pişirilmiş besin yedirilen bir çocukta vücut salyadaki enzim miktarını arttırarak pişmiş yiyeceği mümkün olduğunca çabuk parçalamaya çalışır. Bu adaptasyon süreci ise vücudun enzim rezervlerinin yettiği süre boyuncadır; yaşlandığımızda rezervler düşer ve 69 yaşına geldiğimizde bir çocuğa göre 30 kat azalmış olur. Yediklerimizi parçalayacak enzimlerden mahrum kalmamız ise sindirilmemiş besinlerin vücudumuzda birikmeye başlaması, toksinlerin artışı, kilo alımı, enflamasyon, durgunluk, sindirimsel sıkıntı ve kronik yorgunluk olarak bize geri dönmeye başlar.

Çiğ beslenme tarzını benimsemiş olan bir bireyin salyası pişirilmiş yiyecekler tüketen bir diğer kişiye kıyasla çok daha fazla enzim içerir ve enzim rezervlerimiz ile yaşam süremiz arasında güçlü bir ilişki bulunur. Çiğ besinlerdeki enzimler kodlar içerir ve bu kodlar besinin metabolizma içerisinde hangi yöne yöneleceğini gösterir. Örneğin; erepsin adı verilen enzim salatalıklarda bulunur ve böbreklerdeki fazla proteini parçalaması için direkt olarak böbreklere yönlendirilir. Biz de bunun sonucu olarak salatalıkların böbrek sağlığı için faydalı olduğu hakkında farklı kaynaklı bilgilerle karşılaşırız.

Eğer yediklerimiz pişirilmiş olursa; metabolizma kodu direkt olarak okuyamaz ve yeniden tanımlayarak enzimlerini kodlaması gerekir. Bu işlem bir enerji gerektirir ve bu enerji hayat sürecimizden çalınır. Bu enerji düştükçe ve pişirilmiş besinler daha fazla enerji çektikçe sindirim sistemi karmaşası oluşur ve besinler tamamen sindirilemeden, gerekli organlara yönlendirilemeden ve toksik birikime neden olarak yol alır.

Enzimler sadece çiğ besinlerde değil aslında vücumuzdaki her hücrede bulunurlar. Hücrelerimizin aslında içerdiği 4000 den fazla enzim ise birçok kişinin metabolizması tarafından beslenme tarzları enzimleri aktive edebilecek minör ve majör mineralleri içermediği için kullanılamazlar. Çiğ besin komplekslerinden elde edilen mineraller hücresel metabolik enzimleri aktive ederken aynı zamanda da elektromanyetik yükü arttırarak hücrelerin bir armoni içerisinde rezonansını yani tam ve doğru sağlığı şekillendirir.

Orta öğrenim sürecinde okul kimya laboratuarlarında sıkça ratlanılan bir deney bulunmaktadır; bir bunsen lambası ile test tübü ısıtılarak kimyasal değişiklikler izlenir. Yiyecekleri ısıtmak ta aynı şekilde besinin kimyasını değiştirir. Örneğin bir patatesi pişirmek tehlikesi bilinen, bilinmeyen 400 farklı madde oluşturur. Bu değiştirilmiş moleküller ise vücudumuzun ihtiyacı olan yapı taşlarını ideal olarak oluşturamazlar. 48 derece üzerinde ısıtılmış yiyecekler patojenik bir tepki yaratarak beyaz kan hücreleri olan lökositlerin (WBC) aslında vücuda giren yabancı bir madde ile savaşması gerekirken onun yerine sindirim sistemine destek amacı ile kullanılmasına sebep olurlar. İsviçreli bilim insanı Paul Kouchakoff’ un araştırmaları baz alınarak yüzlerce araştırmada kanıtlanmış olan bu durum ise pişirilmiş ve özellikle pişirilmiş/işlenmiş gıda kullanımının çıkardığı tüm davetiyeleri, kronik birçok hastalığın sebebini ve neden bir türlü hayal ettiğimiz gibi olamadığımızı gözlerimizin önüne serer.

Zindelikler dileriz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder